25 Mart 2015 Çarşamba

Türk Edebiyatında 'Hikaye' Paradigması...

90'larda çocuk, 2000'lerde genç olan bizler darbe şahidi büyüklerimizin hakkımızda düşündüklerine pek takılmayız. Hiç şüphesiz İsa'dan günümüze her kuşak çekilen acıların, yaşanılan tatsızlıkların mitleşmiş olgularla Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye'nin çocukluk çağlarından itibaren kitaplaştırılmış, destandan hikayeciliğe geçişin temsili Dede Korkut Hikâyeleri'yle başlayan bir aforizma aleti oluvermiştir.

Kuşaklarca değişimin ta kendisi olmuş hikayeciliğin günümüz tabiriyle amaç değil, araç olması maneviyen daha manidar bir olay. 70'lerde kardeşiyle, 80'lerde ise babalarıyla çatışan sosyo-politik bağlamda çeşitli psikolojik süreçlerde yenik düşmüş kişi ezikliğinin konu alındığı dönemler haricinde pejoratif bir düşüncede yazmakta pek beis olmamıştır. Velâkin toplum mühendislerinin yarattığı sirayetle Decameron'un çevirisinden bu güne meneviyatımızı şekillendiren esamesi okunmamış lanetleri o gün hedefe oturtulan zatlara sükut etmişlerdir. Sağlıklı bir biçimde döverek biçimlendirilmiş kuşağımızın hüviyeten sakat kalmış yönlerinin konu alınması bu paradigmaya büyük katkılar sağlasa da, düşüncelerde yaralar açarak bitap düşürmesi gözardı edilegelmiştir. Yeni nesillerin, insanoğlunun ayağının altındaki halıyı çekmeye benzeyen bu durumun yarattığı olağan düşüşte ulaşılmaya çalışılan ülküye pespaye tavırlarca yaklaşılmıştır. Sosyo-politik sebepleri ve arka planı malum düşüşün düzleminde bulunan kuşakların yaratıcılıklarla insanoğlunun ruhuna takabileceği kanatlardan mütevellit, bu düşüşten kanatları vasıtasıyla çıkabilecek virtüöz jenerasyon yalnızca durumu veya günü kurtarmakla kalmadı, öyküde değil memlekete, dünyaya önayak olabilecek gelişmelerin odağında yer aldılar. 

Yeni Türk literatüründe hikaye yazımı ve değerlendirilmelerinde siyasal realizmden kopmayan bir anlayışın doğurduğu gerekler yüzyıllarca çatışmaya dönüştürülen hikayeyi bir araç olmaktan kurtarmıştır. Zira hikayeciliğin özsuyu buradan gelmektedir. Günümüz hikayeciliği anlayışı edebiyatı çatışmaların banallığından kurtarılmış bir estetikte, hikaye üzerinden sanatsal bir pelerin kisvesi altından bize sunar.


Mart 2015

Cem Düz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder