90'larda çocuk, 2000'lerde genç olan
bizler darbe şahidi büyüklerimizin hakkımızda düşündüklerine pek takılmayız.
Hiç şüphesiz İsa'dan günümüze her kuşak çekilen acıların, yaşanılan
tatsızlıkların mitleşmiş olgularla Devlet-i
Aliyye-i Osmâniyye'nin çocukluk çağlarından itibaren kitaplaştırılmış,
destandan hikayeciliğe geçişin temsili Dede Korkut Hikâyeleri'yle
başlayan bir aforizma aleti oluvermiştir.
Kuşaklarca değişimin ta
kendisi olmuş hikayeciliğin günümüz tabiriyle amaç değil, araç olması maneviyen
daha manidar bir olay. 70'lerde kardeşiyle, 80'lerde ise babalarıyla çatışan
sosyo-politik bağlamda çeşitli psikolojik süreçlerde yenik düşmüş kişi ezikliğinin
konu alındığı dönemler haricinde pejoratif bir düşüncede yazmakta pek beis
olmamıştır. Velâkin toplum mühendislerinin yarattığı sirayetle Decameron'un
çevirisinden bu güne meneviyatımızı şekillendiren esamesi okunmamış lanetleri o
gün hedefe oturtulan zatlara sükut etmişlerdir. Sağlıklı bir biçimde döverek
biçimlendirilmiş kuşağımızın hüviyeten sakat kalmış yönlerinin konu alınması bu
paradigmaya büyük katkılar sağlasa da, düşüncelerde yaralar açarak bitap
düşürmesi gözardı edilegelmiştir. Yeni nesillerin, insanoğlunun ayağının
altındaki halıyı çekmeye benzeyen bu durumun yarattığı olağan düşüşte
ulaşılmaya çalışılan ülküye pespaye tavırlarca yaklaşılmıştır. Sosyo-politik sebepleri ve arka planı
malum düşüşün düzleminde bulunan kuşakların yaratıcılıklarla insanoğlunun
ruhuna takabileceği kanatlardan mütevellit, bu düşüşten kanatları vasıtasıyla
çıkabilecek virtüöz jenerasyon yalnızca durumu veya günü kurtarmakla kalmadı,
öyküde değil memlekete, dünyaya önayak olabilecek gelişmelerin odağında yer aldılar.
Yeni Türk literatüründe hikaye yazımı ve
değerlendirilmelerinde siyasal realizmden kopmayan bir anlayışın doğurduğu
gerekler yüzyıllarca çatışmaya dönüştürülen hikayeyi bir araç olmaktan
kurtarmıştır. Zira hikayeciliğin özsuyu buradan gelmektedir. Günümüz
hikayeciliği anlayışı edebiyatı çatışmaların banallığından kurtarılmış bir
estetikte, hikaye üzerinden sanatsal bir pelerin kisvesi altından bize sunar.
Mart 2015
Cem Düz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder